Baklava’nın Hikâyesini Biliyor Musunuz?

Kategori: Tatlı Bir Başlangıç | 0

Hep tadıyla biliyorsunuz, lezzeti ve yaşattığı o muhteşem haz ile anıyorsunuz. Peki, hiç merak ettiniz mi baklavanın hikâyesini?

Hüseyinoğlu Baklava olarak, yaptığımız ve nesilden nesile aktardığımız bu işin hikâyesini birde bizden dinleyin isteriz.

Baklava, Antepli Memik’in hikâyesidir.

Memik, babadan kalma buğday değişmeni ile geçimini sağlayan bir garip köylüdür. Köyünün olduğu yerde, hemen evinin altında yemyeşil fıstıkların boy verdiği bahçeler vardır.

Memik, köyünün en güzel kızı Liva’ya sevdalanır. Liva ‘da anlatılmakla gözler önüne gelmeyen güzelliğe sahip, tertemiz yüzlü güzel bir kızdır. Fakat annesi ve babası o büyüyene kadar sakınmıştır onu herkeslerden. Öyle bir terbiye etmiştir ki,  evin kapısından çıktığı gibi sağına soluna kaymayacaktır gözü.

Memik ona olan sevdasından, her şeyde onu görmeye başlar. Değirmenindeki taştan hızlı dönmektedir başı, onun geçtiği onun baktığı yerlerde olunca. Fakat ne yaptı ettiyse bir kerecik bakmamıştır Memik’e Lava kız. Zaten, genellikle hep annesiyle çıkar çarşıya pazara. Bu Memik’e dert olur, yemeden içmeden kesilir. Annesi durumu az buçuk anlamaktadır tabi. Fakat ne çare gelir elden. Bunu çözse çözse değirmene ara ara gelen aksakallı derviş çözer diye düşündü. Onu bekleye dururken, aksakallı derviş belirir değirmenin kapısından. Dervişte zaten görür görmez anlamıştır Memik’te bir sevda ateşi olduğunu.
Oturdu, “- Hele buğdaylar beklesin. Sen neyi sıkıntı edersin oğul?”  diye sordu. Memik anlattı. Önce Lava’nın güzelliğini anlattı, gözlerini anlattı, gerdanını anlattı, bakışlarını, yüzünü, yanaklarını, dudaklarını anlattı. Sonra içinde ona karşı olan sevgisini anlattı.

Derviş aksakalını sıvazladı ve dedi ;

“ Sen onu, onun kadar güzel bir şey ile elde edebilirsin ancak oğul.”
Memik, “ Nasıl yaparım dedem, hele benim bir halime bak, birde o kızın güzelliği gör. O bana bakar mı? “ der. Derviş bakar ki, gerçekten fakirdir biçaredir Memik.  Ve alır sopasını önüne anlatır ona neler yapacağını tek tek.

Can kulağıyla dinler Memik. Her ağzından çıkanı yapar, bir kelimesini atlamaz.

Sabahın köründe başlarlar Dervişin dediğini ve zaman su gibi akar gider. Ki, bir bakarlar akşama yakındır vakit. Sonrasında, Derviş buğdayları sonra alırım diyerek bırakır her şeyi ve gider oradan. Arkasından sorar Memik ; “ Dedem, şimdi ne yapacağım? De hele bana, şimdi ne yapacağım? “ Derviş, ardına bakmadan yanıt verir ; “ Onu da sen düşün be oğul!”

Memik içeri girer çöker kalır olduğu yerde, bir tepsidekine bakar bir de kapıya. Derviş gelirde söyler mi diye umut eder halen.

Sonra birden kapı ardına kadar açılır. Bir bakar ki; Lava ve annesidir gelen.  Yarım çuval buğday ile gelmişler ve işlerinin acele olduğunu söylemişti annesi.

Memik’in eli ayağına dolanır, hemen çuvalı alır öğütmeye hazırlar. Ama Lava’nın başı yine bir kalkıp da bakmaz Memik’e.

Heyecanı az geçer, cesaretini toplar ve der ki; “ Sizin için yapmıştım, yer misiniz? “

Annesi alır bir dilim, Lava ‘da sıkıla utana alır bir dilim ama yine başını kaldırıp bakmaz bir kerecik. Tam da ağzına atıp yemeye başlar ki; ne böyle bir tat denemiştir daha önce, ne de ne yediğini bilmektedir.

“ Memik, Dervişin dediklerini yaparken Lava’yı düşünmüştür. Onun kadar güzel şeyleri sevdasıyla harmanlayıp, Dervişin dediği sırayla yapmıştır.  İncecik açmıştır hamuru, o narin tenini düşünerek. Yağda katkı olsun istememiştir, tekrar tekrar süzmüştür, kaynatmıştır ve en sadeyağı çıkarmıştır ortaya. Gözleri gibi yeşil olsun istemiştir her yerinde, her katına adıyla serpmiştir fıstıkları… Böyle bir güzel tatlı olmalıdır. En hakiki baldan yapar şerbetini.  Serçe parmağını geçmez dilimlerin boyu.”

Ve işte bu tariftir ki, Lava’yı en sonunda baktırır Memik’e.

Adı , “Lavayı Baktıran “ diye kalır. O günden bu güne, baklava diye biliriz işte bu en güzel aşkın en tatlı tarifinin adını…

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir